Tarihçesi
M.Ö. 5000 yılına kadar dayanır. Anavatanı Anadolu’yu da içine alan
Küçük Asya denilen, Kafkasya’yı da kapsayan bölgedir. Diğer
meyvelerle kıyaslandığında en fazla çeşide sahip olan türlerden
biridir. 10.000′nin üzerinde üzüm çeşidi bulunduğu tahmin edilmektedir.
Anavatanı Anadolu olan çeşitler 1200′ün üzerindedir Bağcılık için
yerkürenin en elverişli iklim kuşağı üzerinde bulunan ülkemiz, asmanın
gen merkezi olmasının yanı sıra son derece eski ve köklü bir bağcılık
kültürüne de sahiptir. Anadolu ‘da bağcılık kültürünün tarihi oldukça
eskidir. Yapılan arkeolojik kazılardan Anadolu ‘da bağcılık kültürünün
M.Ö. 3500 yılına kadar dayandığı saptanmıştır.
Ülkemizin değişik yörelerinden arkeolojik kazılardan
çıkarılan tarihi eserlerde üzümle ilgili şekil ve kabartmaların yer
alması, o yörede bağcılık kültürünün yaygın olduğunu işaret eden en
önemli göstergelerdir. Gerçekten ülkemizde her bölgede yapılan kazılarda
bağcılıkla ilgili tarih öncesi devirlere ait önemli eserler
bulunmuştur. Arkeolojik buluntulardan Anadolu ‘da Hititler zamanında
asma ve şarabın büyük önem taşıdığı, M.Ö. 1800-1550 yıllarında
bağcılığın çok gelişmiş olduğu dini merasimlerde ve sosyal yaşantıda
üzüm ve şarabın tanrılara adak olarak sunulduğu kaydedilmektedir.
Hititler bağ ve bahçe gibi varlıklarını korumak için bugünkü anlayışa
uygun tarım yasalarını da uygulamışlardır. Yozgat Alişar ‘da elde edilen
kazılardan M.Ö. 1800-1600 yıllarına ait üzüm salkımı şeklinde şarap ve
içki kabı bulunmuştur.
Bütün bunlara ek olarak Çorum Alacahöyük ‘de kral
mezarlarından M.Ö. 2300 yıllarına ait altın şarap bardağı ile şarap
testisinin bulunması. Ege ve Marmara bölgesinde bağcılığın geliştiği
yörelerde (Lapseki, Çanakkale, Bergama, Aliağa ve Dikili, Bozcaada,
Çeşme, Karaburun ve Seferihisar ‘da ) basılan paralar üzerinde üzüme,
şarap kabına ve Amfora yer verilmiş olması bağcılığa verilen önemi
göstermektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde şarap için dinen yasak
konduğundan elde edilen üzüm kuru ve yaş olarak tüketilirdi. Bir kısmı
da pekmez, bulama, pestil, lokum ve köfter (üzüm şırasıyla nişasta
kaynatılıp dökülerek kesildikten sonra kurutulan bir çeşit pestil)
şeklinde değerlendirilirdi. Ancak şarap yasak olmakla birlikte bağcılık
gerilemiş değildi. Şarap dinen yasak olmakla birlikte azınlıkların
yaptığı şarap gizli olarak satılırdı.
Tarihte bağcılığın geliştiği Akdeniz ve Ege Denizi
ülkelerinde şarapçılığında buna paralel olarak geliştiğini görüyoruz.
Üzümün yetiştirilmesi ve besin olarak kullanılması çok eskilere
dayanmakta, Nuh ‘un Hazar Denizi kıyılarında asma yetiştirdiği İncil ‘de
yer almaktadır. İsrail halkının kuru üzüme güçlendirici besin olarak
değer verdiği, festivallerde sunulduğu hatta vergilerini krala kuru üzüm
olarak ödedikleri yine İncil’de geçmektedir. Londra ‘da British
Müzesinde bulunan ve tahminen M.Ö. 705-681 yıllarına ait bir taş
kabartmada; Asur ‘luların bağcılıkta çok ileri gittikleri ve asmalarını
çardak şeklinde yetiştirdikleri görülmektedir. II. Babil Krallığı
Hükümdarı Buhtunnasır (Nedukatnezar) tarafından karısını memnun etmek
amacı ile Fırat nehri kenarına kurulan “Babilin Asma Bahçeleri” dünyanın
yedi harikasından biridir. Bugün en küçük bir izine bile rastlanmayan
bu bahçelerden her biri 2,5 metre yüksekliğinde ve yedi kat olarak
yaptırılmıştır .
Görüldüğü gibi üzümün ve şarabın tarihi çok eskilere
dayanmaktadır. Anadolu, bağcılığın hem öz vatanı hem de prehistorik
devirlerinden beri ilerleyip yayılmış olduğu bir yerdir. İzmir ‘de
arkeolojik bulgularla ortaya çıkarılan eserler, Ege Bölgesinde
bağcılığın Milattan 600-700 yıl önce yapıldığını kanıtlamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder